Akşemsettin Hazretleri'nin Hayatı
108.937 Görüntüleme Nur'lu Hayatlar 21 YorumAkşemsettin, (1389/1390 - 1460) asıl adı ile Şeyh Mehmet Şemsettin Bin Hamza, 15. yüzyılın en büyük alimlerinden biridir. 1389 yılında Şam’da doğmuştur. Haci Bayram Veli’nin müridi ve Fatih Sultan Mehmet’in hocalarındandır. İstanbul´un manevi fatihi olarak da anılır. Saçının ve sakalının ak olması ve beyaz elbiseler giymesinden dolayı ´Akşeyh´ veya ´Akşemseddin´ adlarıyla meşhur olmuştur. Soyu, Hazret-i Ebu Bekir´e kadar ulaşır.
Sühreverdi’nin torunudur. Babası Şeyh Hamza (Kurtboğan adıyla meşhurdur) âlim biridir ve oğlunu mükemmel yetiştirir. Mübarek, dudak uçuklatacak kadar zekidir. Hızlı ilerler ve genç yaşta müderris olur. Osmancık medreselerinde talebe okutur. Evet yörede hatırı sayılır bir âlimdir, ancak işin hâkikatına varmak ister. Bunun tek yolu vardır “ledün ilminde mütehassıs bir velinin” huzurunda diz çökmek.
Arar, sorar, istihareye yatar. Zihninde iki isim berraklaşır. Bunlardan bir tanesi Hâlep’te ki Zeynüddin Hafi Hazretleridir. Diğeri Ankara’daki Hacı Bayram-ı Veli. Akşemseddin yakından başlar. Önce Ankara’ya gider. Ancak Hacı Bayram Hazretlerini kapı kapı teberrû toplarken görür ve yıkılır. Nedenini, niçinini sormaz bile, oracıktan döner, yürür Hâlep’e. Ancak yolda gördüğü rüyalarda, nasibinin Hacı Bayram elinden olduğu işaret edilir. Hatta zincirlerle çekilir ki, uyandığında izi vardır boynunda. Şaşkınlık ve pişmanlık içinde Ankara’ya döner. Yüce veliyi orak tırpan çalışırken bulur. Mübârek garibin birine yardım eder ki kan ter içindedir. Akşemseddin bin pişmandır, boyun büker... Ve kavuşur affa.
Hacı Bayram Hazretleri bu mütevazı talebesini çok sever, O´na hususi bir ihtimam gösterir. Akşemseddin ayrıca iyi bir hekimdir de. Pastör’den asırlar evvel hastalığa sebep olan mikropları ve karantinanın mantığını anlatır. Hatta o yıllarda “seretan” adıyla bilinen kanseri teşhis eder.
İstanbul’un kuşatıldığı günlerde Fatih Anadolu’daki âlimleri ordugâha davet eder. Hepsi mükemmel insanlardır, ancak Akşemseddin’le aralarında anlatılmaz bir muhabbet başlar. Nedendir bilinmez bu akça pakça veliyi görünce içi rahatlar. Tabiri caizse kanı kaynar.
İstanbul gibi bir şehri almak kolay değildir. Dev surlar, haçlı yardımları, derin hendekler, aşılmaz zincirler, Rum ateşi denen bela ve güçlü düşman. Bunlar bilinen şeylerdir ve Fatih herbirine tedbir düşünür.
Yemeği İçmeyi Unutur
Ancak, bazı komutanlar (ki bir çoğu baba emanetidir) zafere inanmazlar. Açıktan açığa “Bu devletin askerine, akçesine yazık değil mi canım?” derler, “Maceranın sırası mı şimdi?”
Genç sultanı Bizansla boğuşmak değil, yanındakilerle uğraşmak yorar. Yemeyi içmeyi unutur, uykuyu dağıtır. Kendini fena yıpratır. Geceler boyu ağlar ki yastığı hiç kurumaz. Muhasara başlayalı 50 gün geçer, lâkin gözle görülür bir ilerleme yoktur . Rumlar yıkılan surları anında yapar, o acaib ateşleri ile zemini değil, suyu bile yakarlar. Fidan gibi yiğitler ardarda düşerler toprağa. Sultan Mehmed kalabalıklar içinde yalnızdır. Hatta zaman zaman kuşatmayı kaldırmayı düşünür.
Akşemseddin hazretleri onun zihninden geçenleri okur. “Sakın ha!” der, “Asla vazgeçme!” Zira o, müjdeyi Hızır Aleyhisselam’dan alır. Zaferden zerre kadar şüphesi yoktur. Şehir düşünce, Fatih derin bir nefes alır, büyük güç ve itibar kazanır. Genç sultanın şimdi tek arzusu vardır. Mihmandârı Resulullah Hâlid bin Zeyd’in kutlu kabrini bulmak.
Akşemseddin Hazretleri kuşatmanın sürdüğü sıralarda türbenin bulunduğu noktaya bir nur indiğini görür. Fatih’i o mahalle götürür. Kısa bir murakabenin ardından iki çınar dalını toprağa diker ve kendinden emin bir ifadeyle. “Büyük sahabe bunların arasında yatıyor!” der. Ancak etraftan “ne malum?” diyenler olur. Hatta birileri padişaha akıl öğretirler. “Bu dalları başka bir yere diktir bakalım” derler, “ihtiyar molla farkedebilecek mi?” Fatih denileni yapar, hatta ilk işaret edilen yer kaybolmasın diye mührünü gömdürür. Ama Akşemseddin dallara bakmaz bile, ertesi gün milimi milimine ilk gösterdiği noktaya yönelir. Hatta bir ara durur “Sultanımızın mührü” der, “Ne arıyor orada?”
Büyük veli bakar, bu mevzu çok tartışılacak, şüpheye mahal bırakmaz. “Kazın!” buyururlar. Toprağın bir kulaç altından yeşil somaki bir taş çıkar. Üstünde kûfi harflerle “Hâzâ kabri Halid bin Zeyd” yazılıdır. Kalabalık bir hoş olur. Derhal türbe ve mescid hazırlıklarına girişirler.
Kaçış
Günler geçer, Fatih, Akşemseddin Hazretleri’ne sıkça gelip gitmeye başlar. Öyle ki devlet işleri oyuncak gelir gözüne. Sarayı, otağı bırakıp döşeği tekkeye sermeye niyetlenir. Nitekim bir gün “N’olur” der, “Beni de dervişleriniz arasına alın”.
Akşemseddin, hani Fatih’e baba muamelesi yapan o gül yüzlü muallim birden ciddileşir, celalli bir edayla “Hayır!” der, “Osmanoğullarının dervişe değil, sultana ihtiyacı var!”
Ama Sultan Mehmed’i iyi tanır. Yine gelecek, hem bu kez ısrar edecektir. Buna fırsat vermez. Pılısını pırtısını toplamadan uzaklaşır İstanbul’dan. O yıllarda kuş uçmaz, kervan geçmez bir kuytu olan Taraklı’ya çekilir, sonra Göynük civarlarına yerleşir, kendi halinde talebe yetiştirir. Ama duaları Fatih’le birliktedir.
Göçemedin Gitti Yani...
Akşemseddin Hazretleri birgün oğlunu (4 yaşındaki Hamdi Çelebi) dizine oturtur. Minik yavru bülbül gibi Kur’an okur. Mübârek bir ara hanımına döner. “Biliyor musun?” der, “Aslında dünyanın mihneti, zahmeti çekilmez ama şuncağızın yetim kalmasına dayanamam. Yoksa çoktaaan göçerdim!” Hanımı omuz silker. “Amaaan efendi” der, “sen de göçemedin gitti yani.” Mübarek “İyi öyleyse!” deyip kalkar. Göynüklülerle helalleşir ve mescide çekilir. Talebelerine “okuyun” buyururlar. Bir ara gözleri kapanır, yüzü aydınlanır. Kolları yana düşer ve berrak bir tebessüm oturur dudaklarına. Müridleri eve koşarlar “Başınız sağolsun.” derler, “Efendi göçtü!”
Eserleri
Risalet-ül-Nuriyye (Nur Risalesi)
Def’ü Metain
Risale-i Zikrullah
Risale-i Şerh-i Ahval-i Hacı Bayram-ı Veli
Makamat-ı Evliya (Velilerin Makamları)
Maddet-ül-Hayat (Hayat Maddesi)
Nasihatname-i Akşemsettin (Akşemsettin Nasihatnamesi)
Kitab-ül-Tıp (Tıp Kitabı)
Hall-i Müşkülat (Güçlüklerin Halli)
ALLAH BİZİ AKŞEMSETTİN GİBİ VELİ ZATLARIN DUALARINA MASHAR KILSIN İNŞALLAH...
Cok uzun ben bide bunu yazıcam hoca 1 gün verdi kısaltarak yazarım ama ayrıntılı ve güzel♥♥♥♥♥ ;b
Kabri bolu göynük te ama gelen giden yok,her yıl mayıs ayının son haftası pazar günü anma etkinlikleri duzenleniyo,devlet büyüğü adına bolu milletvekilin den başka kimse teşrif etmiyo...
çok iyiiiiiii
çok iyi bir insan. Bende böyle olabilsem
ne buyuk insan allah böyle insanlar nasıp etsın
Allah akşemsettin leri başımızdan eksik etmesin ve onlara kıymet veren liderleri de...
çok güzel bi site her işime yarar şeyleri buldum çok teşekür ederim
güzel bir sayfa begendim
güzel bir paylaşım olmuş,akşemseddin hazretlerinin mezarı nerde diye araştırırken karşıma bursa-göynük diye çıkıyordu ama şimdi anladıgım kadarıyla taraklı-adapazarı ilçesi yakınında bulunan göynük-bolu nun ilçesi yani yaşadıgı yer ve mezarının bulundugu yer bolu göynük de imiş
çookkkkk güsel bi site yha
bence böyle bilgler olduğu için bu site çok güzel
cevap beklıyorum :S:SS:S:S:S:S:S:(:(:(:(:(:(:(:(:(:(
Fatih Sultan Mehmetın hocaları kımlerdır onu bi soyleyın ya
bence böyle yazılar olduğu sürece sizi bumak isteyen rahalıkla bulabilr teşekkürler yazi akıcı ve anlaşılır olmus
herkese tavsiye edicem gerçekten olağan üstü bilgiler tarihimizi daha ii öğrenebiliriz
Alper'e cevap Fatih sultan Mehmed'in hocalarından bildiklerim: Akşemseddin, Molla Gürani, Molla Hüsrev, Hocazade, Hızır Bey Çelebi, Molla Lütfi, Ali Tusi, Molla Zeyrek, Sinan Paşa,Fahredd-i Acemi ve Hoca Hayreddin
ben bu siteyi çok beğendim ama fatih sultan mehmetin hocası kim gibi olmuş onun içinbence o yazıyı değiştirmeleri lazım ben google şöyle yazdım akşemsettinin hocası kim diye bana bu site geldi ben ne yapacağıma bilemedim ama yazılar farklı çıktı ama ben çok sorun yaratırım değiştirsinler yani yazıyı demek istediğim google yazdığınız olan yazı yalnış çıkıyor o zman ona girip girmemekte kararsız kalıyor insan söyleceğim bu kadar...
ne mutlu bizeki Allah'tan korkan alimlerle padişahların nesillerinden geliyoruz ELHAMDULLİLAH.....
sitenizi çok güzel buldum ama bilgileri detaylı anlatmıyori
sizden çok ama çok teşekkür ederim çünkü bana lazım olan şeyi yani ödevimi internette vermişsiniz benim ödevim olan ise şu ''akşemsettinin hayatı'' nı verdiğiniz için size çok teşekkür ederim