6.763 Görüntüleme Dostluk Hikayeleri 0 Yorum

Bir denizci olarak, savaş zamanının gerginliklerini dışarıya bakarak gidermeye çalışmıştım. Her nöbetimde ne gibi güzellikler görebileceğimi araştırmak, kendi kendime bulduğum bir oyundu. Parlak ışıklı uçan balıklar, güneşin batarken dalgaları eflâtuna boyaması, parlak gökyüzünde inci gibi kanatları olan martıların uçuşması.. Hepsi ayrı birer güzellik sunuyordu bana.

Sonradan da güzelliği aramak bende bir huy haline geldi. İyi ve kötü günlerimde devamlı olarak hayatımı aydınlatacak bir güzellik aradım.

Bazen bir güzellik bulmak zor oluyordu. Bir gün hata ve cesaretim kırılmış, bir dağ kenarında ev yaparken Mart yağmurlarının dağ kenarındaki çamurlara çarpışını seyrediyordum. Kendi kendime, kendi hayatlarını kurtarmaya çalışan bütün gençlerin sorduğu soruyu sordum:

“Burada ne işim var?”

Birden bulutları sıyırarak güneş çıktı, birkaç dakika sonra da bir bağırma duydum. Yükseklerde, dağın yamacında oturan çiftçi komşu duruyor ve bana sopasını sallıyordu:

“Çabuk buraya tırman.”

Koşar adım tırmandım.

Yan yana bize gülümser gibi duran yağmurdan ıslanmış vadiyi seyrettik. Uzaklarda bir traktör ilerliyor, kilometrelerce yeni otlar, güneşin ışığı altında parıldıyordu. Çiftçi komşum:

“On dakika bunu seyretmek, bir adama bir hafta yardım eder” dedi.

O zamanlar yetmiş yaşlarındaydı ve altmış yıldır toprakla uğraşması ellerini kabalaştırmıştı. Uğraştığı süt işini bir kâr edemeden ancak baş başa kapamış, çok sevdiği kızını kısa bir süre önce gömmüş, fırtınalar, hastalıklar ve vergilerle uğraşmıştı. Ama yine de, şimdi oralara yeni gelmiş bir insana, unutulan bir şeyi gösteriyordu:

İçinde yaşadığımız evrendeki güzelliğin iyileştirici gücünü...

George Morrill

Dostluk Öyküleri Kitabından Zafer Yayınları

Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş